Son dakika haberi… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 16’ncı Zirvesi için gittiği Taşkent’te önemli temaslara bulundu.
Başkan Erdoğan, Özbekistan dönüşü uçakta Haber7 yazarı ve Ülke TV İstihbarat Şefi Mustafa Yıldız’ın da aralarında bulunduğu gazetecilerin sorularını cevapladı.
Erdoğan Gazze’deki duruma ilişkin “Biz bu koridor açılırsa bu yaralıları ve kanser gibi kronik hastalıkları olan kardeşlerimizi hastanelerimize almaya hazırız. Bunun için de hazırlıklarımızı tamamladık. “Yaralıları ve kronik hastaları verelim” şeklinde bazı olumlu sinyaller geliyor.” dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın ziyaretiyle ilgili konuşan Erdoğan, “Görüşmeler esnasında, tabii kendisine bazı tekliflerimiz Dışişleri Bakanımız tarafından yapıldı. O da neydi? Örneğin şu anda günde 20-30 tır geçiyor. Tabii insani bir yardım değil. Bunun yükseltilmesi, en az 500 tıra bunun çıkarılması gerekir teklifi yapıldı. Onun da buna olumlu yaklaştığı Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan tarafından bana nakledildi.” ifadelerini kullandı.
Ayrıca gazetecilerin Blinken’e uygulanan karşılama ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın kendisine yaklaşımıyla ilgili sorusuna cevap veren Başkan Erdoğan, “Dışişleri Bakanlığımız diplomasinin gereklerini ve protokol kurallarını gayet iyi bilir ve uygular… ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in en büyük hatası en başta oldu. İsrail’e gittiğin zaman, “Ben buraya ABD Dışişleri Bakanı olmanın yanında bir Yahudi olarak geldim.” dersen bunun da bir karşılığı olur.” dedi.
Başkan Erdoğan’ın uçakta gazetecilerin sorularına verdiği cevaplar şu şekilde;
İlk günden bu yana Gazze meselesinde çok kararlı bir duruş sergilediniz. Meseleyi sahiplendiniz, dünya platformuna taşımakta öncülük ettiniz. Siz bu yola çıktığınızda, diğer liderlerin sessiz kaldığını, adım atmadığını gördük. Sizin bu kararlı çıkışınız neticesinde sessiz liderlerin de sizinle birlikte bu meselenin çözümü konusunda sizin yanınızda yer aldığını gördük. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bile bu zamana kadar görmediğimiz, beklenmedik bir cesaret örneği sergilediğini gördük. Bu süreçte sizin liderliğinizde atılan adımlar, sonucu nereye yöneltir? Gelinen noktada ateşin sönmesi yönünde olumlu bir gelişme mi olur, yoksa herkesin korktuğu ateşin yayılması meselesi mi gerçekleşir?
İsrail bu zulmü, barbarlığı sergilemeye eğer devam ediyorsa, burada tüm ülke liderlerinin düşünmesi gereken bir şeyler var demektir. Biz duruşumuzu baştan beri cesaretle ortaya koyduk ve bunu yapmaya devam ediyoruz.
İsrail, Filistinlileri bugün katletmeye başlamadı. Bu işin bir geçmişi var. Mazisi 1947’lere kadar dayanıyor. Eğer, ben Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1947 haritasıyla bugünkü haritayı mukayeseli bir şekilde orada tüm dünyaya haykırdıysam bunun bir nedeni var. Bunu yaparken bir şeyleri ortaya koyuyorum. Bu katliamlar 1947’den itibaren başladı ve o günden bugüne Filistinlilerin barındıkları, kaldıkları yerler ne kadardı, bugün ne kadar? İsrail’in o topraklardaki durumu neydi, bugün ne? Tüm bu hususlara dikkatlice baktığımızda adeta İsrail ile Filistin’in haritaları arasında bir değiş tokuş söz konusu. Şu an itibariyle tabii saldırıların başlangıcından itibaren başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere İsrail’in arkasında tüm Batı yer alıyor.
“BM’DE HAKKI VE ADALETİ SAVUNANLARIN SAYISINI DAHA DA ARTIRMAYA YÖNELİK BİR ÇALIŞMA BAŞLATACAĞIZ”
Eğer, Guterres, gerçekten takdir edilecek bir çıkış ortaya koyduysa, ki bunu yaptı, bunun da bazı sebepleri var. O da hakkı, hakikati gördü, görüyor. Birleşmiş Milletler’in Genel Sekreteri olarak hakkın ve haklının yanında yer alıyor. Bu noktada şu konuya dikkat etmek lazım. Amerika’nın ve İsrail’in yanında kaç ülke var? Birleşmiş Milletler’deki insani ateşkesin sağlanması için yapılan oylamada Amerika’yla beraber olan 14 ülke vardı. Ama 120 ülke bunların karşısında dimdik durdu. 40 veya 41 ülke de çekimser kaldı. Bu cesur ülkeler bütün dünyaya bir mesaj veriyor. “Ey Amerika, sen ne kadar büyük olursan ol haklı değilsin, İsrail haklı değil. Haklı olan buradaki mazlumlardır. Bu mazlumların yanında da gerçekten hakkı ve hakikati savunan ülkelerdir.” diyorlar.
İşte 120 ülke Birleşmiş Milletler’de bir duruş ortaya koydu. Aslında 40-41 çekimser ülke de aslında 120 ülkenin yanında sayılır? İnşallah Riyad Zirvesi’nden sonra arkadaşlarımla yeniden telefon diplomasisine odaklanacağız. BM’de hakkı ve adaleti savunanların sayısını daha da artırmaya yönelik bir çalışma başlatacağız.
“HAZIRLIKLARIMIZI TAMAMLADIK”
Bizim buradaki bütün temennimiz sadece insani yardımların geçiş koridoru değil. Ayrıca İsrail’e yönelik, yaralı Filistinli mazlumların geçişlerini sağlayacak baskıyı artırmak. Hedefimiz Gazze’den bütün bu insanların tıbbi yardımları verebileceğimiz noktalara geçişini sağlamak. Bunların içinde kanserli hastalardan tutun hafif ve ağır yaralılar bulunuyor. Biz bu koridor açılırsa bu yaralıları ve kanser gibi kronik hastalıkları olan kardeşlerimizi hastanelerimize almaya hazırız. Bunun için de hazırlıklarımızı tamamladık. “Yaralıları ve kronik hastaları verelim” şeklinde bazı olumlu sinyaller geliyor. Eğer gerçekten bunları hastanelerimize alabilirsek insani ve İslami görevimizi de yerine getirmiş oluruz.
“UMUDUMUZ OLDUĞU İÇİN BU ÇALIŞMALARI YÜRÜTÜYORUZ”
Gazze’de ateşkesin sağlanması ve sürecin kalıcı barış istikametine doğru ilerlemesi konusunda umudunuz var mı? Türkiye’nin bunu sağlamadaki rolü ne olacaktır?
Umutsuz olmak diye bir şey yok. Tabii ki umudumuz var. Umudumuz olduğu için bu çalışmaları yürütüyoruz. Ama şunu da unutmamak gerekir. 2-2,5 buçuk milyon nüfuslu bir Gazze’den söz ediyoruz. Burada şu anda 11 bin’e yakın çocuk, kadın, yaşlı Filistinliler can verdi. Bunun yanında 25-30 bin yaralı var. Şu anda devasa bütün o binalar yıkılmış, enkaza dönmüş vaziyette. Acaba bu enkazların altında durum nedir? Gelen haberler tabii fecaat. Bütün bunlarla birlikte bu enkazlar nasıl kalkacak, kalkma imkanı var mı? Onlara yönelik de tabii yoğun bir çalışma gerekecek. Bütün bu iş makinaları vesaire, onların çalışması zaman alacak. Bunlara yönelik de yaptığımız diplomatik ataklarda bazı olumlu sinyaller alır gibiyiz. Temennim odur ki bunlar hayata geçer. Onun için Riyad Zirvesi’ni çok çok önemsiyorum. Biz toplumların vicdan pusulasının daima doğruyu gösterdiğine inanıyoruz. Ateşkesi sağlamak öncelikli hedefimizdir. Bunun için atılması gereken tüm adımları atıyor, denenmesi gereken tüm yolları deniyoruz.
İnsanların ölümünü durdurmak, korkudan titreyen çocukları kucaklamak ve onların acılarını bir nebze de olsa hafifletme gayreti bizim için nihai sonuç değil çözümün başlangıç noktası olacaktır. Türkiye olarak tüm uluslararası platformları aktif ve konuya dair işler halde tutmaya çalışıyoruz. Ateşkesi temin etmek için diplomasinin imkanlarını sonuna kadar kullanıyoruz. Muhataplarımıza doğrunun, adil ve kalıcı çözümün yol haritasını anlatıyor, bu çözümün hayata geçmesi için uluslararası kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Ateşkes sonrası atılacak adımları en ince ayrıntısına kadar planlıyor, ayakları yere basan, sürdürülebilir barışı inşa etmek için formüller geliştiriyoruz.
BLİNKEN’IN ZİYARETİNDE TÜRKİYE’NİN TEKLİFLERİ İLETİLDİ
Birkaç boyutu var ama genelde ABD ve İsrail’in son döneme baktığımızda, özellikle Beyaz Saray’ın “aynı noktada olmadıkları” açıklamasından yola çıkarak, bir Gazze işgali, iki Gazze’den halkın çıkmaması, üç Gazze’de yönetim ve dört iki devletli çözüm konusunda son dönemde Biden ile Netanyahu arasında ciddi bir fark olduğunu görüyoruz. Bu sizce gerçek bir fark mı, yoksa “mış” gibi yapılan bir durum mu? Bir yandan da Netanyahu’nun tasfiyesine gidecek bir süreçten bahsediliyor. Acaba buna katılır mısınız? İki devletli çözüm derken de 1967 sınırlarını kabul ediyor mu ABD? Tüm bunlara rağmen nükleer denizaltıyı neden bölgemize gönderdi ABD?
Tabi bunlara inanmak mümkün değil. Geçenlerde, ABD’nin Dışişleri Bakanı Antony Blinken malum Türkiye’ye geldi ve Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan ile bazı görüşmeler yaptı. Görüşmeler esnasında, tabii kendisine bazı tekliflerimiz Dışişleri Bakanımız tarafından yapıldı. O da neydi? Örneğin şu anda günde 20-30 tır geçiyor. Tabii insani bir yardım değil. Bunun yükseltilmesi, en az 500 tıra bunun çıkarılması gerekir teklifi yapıldı. Onun da buna olumlu yaklaştığı Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan tarafından bana nakledildi. Temennimiz odur ki eğer hakikaten bu 500 tır hal yoluna girerse bir nebze olsun biraz rahatlama olur gibi.
Çünkü burada ilaç, gıda, özellikle su bütün bunlara ciddi manada ihtiyaç var. Bütün bunların yanında hatırlayın bir ambulans konvoyunu vurdular. Bütün bunların yanında ambulans açığının da giderilmesi lazım. Tedbirlerimizi aldık, alıyoruz. Yoğun bir şekilde bu ambulans açığını da gidereceğiz. İlaç, gıda vesaire konusunda da bazı ülkelerle iş birliğine de girerek adımlarımızı atacağız.
Amerika’da bir politika değişikliği konusuna gelecek olursak, Öyle bir hava var. Sadece orada değil tüm Batı’da, İngiltere’de, Fransa’da var…
“İSRAİL’İ DURDURMAK DAHA DA KOLAY HALE GELİR”
Bizim hamasi söylemler, içi boş insani şovlara değil somut adımlara ihtiyacımız var. Diyorlar ki “daha iyi bir yol haritası için çabalıyoruz.” BM kararlarından daha iyi bir yol haritası olur mu? Şayet ateşkes konusunda samimiyseniz BM’nin kararlarının uygulanması konusunda İsrail’e baskı yapın. Çünkü insanlar ölüyor, anneler kundaktaki bebeklerini, çocuklar anne babalarını kaybediyor. Kanayan bu yarayı durdurmak için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bu hissiyatı ABD paylaşmaya başlarsa İsrail’i durdurmak daha da kolay hale gelir.
“BLİNKEN EN BÜYÜK HATAYI EN BAŞTA YAPTI”
Sizin de ifade ettiğiniz gibi ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken hafta başında Ankara’ya geldi. Sadece Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştü. Bu ziyaret boyunca siz memleketiniz Rize’deydiniz. Hatta yanlış bilmiyorsam Blinken’in uçağı Türkiye hava sahasından ayrılırken sizin uçağınız Rize’den Ankara’ya geldi. Blinken’e uygulanan karşılama ve Dışişleri Bakanı Fidan’ın kendisine yaklaşımı çok konuşuldu. Amerika’ya hem simgesel anlamda hem de görüşmelerde diplomasi manasında nasıl mesajlar verildi?
Dışişleri Bakanlığımız diplomasinin gereklerini ve protokol kurallarını gayet iyi bilir ve uygular. Bakanlığımız konuğuna, temsil ettiği makama yakışır bir şekilde yaklaşımda bulunmuştur. Tüm dünyada ABD protesto ediliyor neden? Çünkü İsrail’in Gazze’de yaptığı katliama destek vermek ABD’yi tepkilerin hedefi haline getirdi. Eğer 3 gün içinde İstanbul Yenikapı’ya 1,5 milyon insan geliyor, orada toplanıyorsa bu bir şeyi ifade ediyor. Yani “bizim sesimize kulak verin. Bizim sesimizi dünyaya haykırın.” diyorlar.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in en büyük hatası en başta oldu. İsrail’e gittiğin zaman, “Ben buraya ABD Dışişleri Bakanı olmanın yanında bir Yahudi olarak geldim.” dersen bunun da bir karşılığı olur. Bunun karşılığı ne? İşte bunun karşılığı da bir anda Yenikapı’ya 1,5 milyon insanın toplanmasıdır. Türkiye’nin değişik yerlerinde birçok bu tür toplulukların bir araya gelmesidir. İngiltere’de, Fransa’da, Amerika’da Beyaz Saray’ın önünde on binler bir araya geldi. Bunlar bir işaret fişeğidir. Biz Türkiye olarak bu konuda ne düşündüğümüzü, çözüm formüllerimizi herkesle paylaşıyoruz. Biz artık bu sorunun ortadan kalkmasını istiyoruz. Diplomasinin tüm imkanlarını kullanarak, insan odaklı yaklaşımımızın sahada karşılık bulması için çaba harcıyoruz. İnsan hakları ve uluslararası hukuk bu kirli savaşın bir an önce durdurulmasını emrediyor. Kimse kendini uluslararası hukukun dışında bir yere konumlandırmamalı ve böylesi bir pervasızlık sergilendiğinde herkes ona karşı tutum takınmalıdır. Maalesef İsrail sözünü ettiğim pervasızlığın odağıdır.
İsrail meselesi çözülmeden de ne bölgemizde ne dünyada tam manasıyla barıştan ve tam anlamıyla uluslararası hukuk düzeninden söz edilemez.
Sayın Cumhurbaşkanım sizin de söylediğiniz gibi dünyanın her yerinde halk nezdinde İsrail aleyhtarı gösteriler oluyor. Bu gösterilerin neticesinde de sizin de söylediğiniz gibi hem Amerika’nın hem Batılı devletlerin tutumunda değişiklik söz konusu. Günün sonunda fatura Netanyahu’ya kesilip bugüne kadar yapılan katliamlar örtbas edilir mi? Yoksa bu kadar büyük bir tepkinin oluştuğu bir dönemde iki devletli çözüm konusunda daha ileri bir adım atılabilir mi?
Yani şunu çok açık net söylemem lazım. Bu konu üzerinde fazla durmak bana göre çok da isabetli olmayabilir. Ama Netanyahu’nun bugünü yarına göre iyi günleridir. Şu anda İsrail halkının yüzde 60-70’i Netanyahu’nun karşısında yer alıyor. Rehinelerle ilgili konuya gelince, Hamas’ın sivilleri rehine olarak tutmak gibi bir derdi yok. Tam aksine, olması gereken İsrail’in elindeki Filistinlilerin bırakılmasıdır. Şimdi biz Türkiye olarak burada araya gireceksek burada İsrail’in yapması gereken şey Filistinlilerin süratle bırakılması ve öbür taraftan da İsraillilerden Hamas’ın elinde olanların hemen bırakılmasıdır. Ama burada iki şey var. Asker var. Sivil var. Zaten Hamas’ın sivilleri bırakmamak gibi bir kararlılığı yok “bırakırız” diyorlar. Tabii orada askerler var. Bu askerlerin içerisinde üst rütbeliler de var. Ama İsrail’in kalkıp da 5 yaşında, 10 yaşında, 15 yaşında çocukları rehine alacak kadar vicdani olmayan tutumu da ortada. Olumlu adımlar atıldığı takdirde biz her türlü riski alır ve bu işin çözümüne katkıda bulunmaya çalışırız. İsrail son bir ayda Batı Şeria’da 2 bin’e yakın kişiyi tutukladı. Ondan önce içinde kadın ve çocukların da bulunduğu hapishanelere atılmış 10 bin civarında insan var. Hamas öncelikle kadın ve çocuklar olmak üzere Batı Şeria ve Gazze’de İsrail tarafından tutuklanan Filistinlilerin serbest bırakılmasını istiyor.